29 Ağustos 2012 Çarşamba

LA, 3. ve 4. Günler

Los Angeles'taki önemli turistik aktivelerden biri Universal Stüdyoları... Aslında bir çok film stüdyosu, stüdyo turları gerçekleştiriyor, Warner Bros ve Paramount Pictures gibi... Ama Universal'ın farkı bu turu çok daha eğlenceli bir şekilde yapıyor olması... Bizim 5liden İsmail bir sinema hayranı ve Universal'a gitmek için aylar öncesinden planlar yapmaya başlamıştı zaten, ama biz hep kararsız kaldık. Tripadvisor'daki bazı yorumlar da kararsızlığımı perçinledi... gidelim, gitmeyelim, gidelim, gitmeyelim ikilemi içindeyken, en son sabah gitmeye karar verip hepberaber Universal'ın yolunu tuttuk, sonra kapıda baktık ki İsmail'deki gaz bizde yok, vazgeçtik :) ha iyi mi yaptık kötü mü yaptık bilemiyeceğim ama benim zaten theme parklara yönelik bir düşkünlüğüm olmadı.
Ekip olarak bölündük ve Universal'a gitmemeye karar verenler olarak, LA Downtown'u gezmeye karar verdik. Los Angeles aslında ilk kurulduğunda latin amerikalıların yaşadığı küçük bir şehirmiş, ve bu şehrin de doğuş yeri şehir merkezindeki Olvera Street. Burası çok da uzun olmayan bir sokak. Sokak'ta Meksikalıların sattığı hediyelik eşyalar dükkanları ve meksika restoranları var.Metroyla gidiyorsanız Union Station'a çok yakın. Biz Universal'dan buraya metroyla gittik. La Golondrina Restaurant'da da margaritalarımızı içtik, nefis nachoslarından yedik. Karnımızı doyurduktan sonra LA'ın şehir merkezinin sokaklarında dolaşmaya başladık. Burası gökdelenlerin, iş merkezlerinin bulunduğu kısım, ama nedense bize çok sakin geldi, haftaiçi olmasına rağmen Newyork'un aksine sokaklarda çok az insan vardı... Dolaşırken uzakta bir binanın tepesinde ağaçlı bir yer dikkatimizi çekti ve oraya gitmeye karar verdik. Perch, kendi deyişleriyle "an elevated resting place", gerçekten şehre tepeden bakan bir dinlenme mekanı. Çok güzel bir rooftop. Günümüzün en güzel kazanımı. Orada mükemmel manzara eşliğinde bir şeyler içmek süper bir keyif oldu bizim için. Bir de şansımıza "apéritif hour" için indirimli menüsünden faydalandık, daha da güzel oldu. Eğer LA Downtown'u görmek için ayırdığınız bir gününüz varsa, Perch'e de uğrayın derim.
LA'deki son günümüze Outlet'e giderek başladık, e tabi Amerika'ya gidilir de outlet'e gidilmez mi? :) Camarillio Outlet, Malibu'ya yakın bir yerde, bizim otelimizin bulunduğu Westwood bölgesine yaklaşık 50 dk civarıydı arabayla. İsmail çok alışveriş sevmediği için ve Malibu'yu da görmeden gitmek istemediğimiz için çok uzun saatler geçiremesek de yine de aslında 4-5 saat harcadık. İyi markaları Türkiye'ye göre çok çok ucuz fiyata almak hepimizi fazlasıyla cezbetti, kocacıımı da en başta.. Outletler başka bir yazının konusu olsun, ben Malibu ile devam edeyim. Malibu, hepimizin bir şekilde duyduğu bir yer, Malibu sahilleri, Malibu evleri, Malibu kokteyli :) Barbara Streisand'ın da evi burada. Biz tesadüfen komşusuyla tanıştık :) Arabayla bir yer ararken yolda durup sorduğumuz kadın, öyle tatlı çıktı ki bizimle Los Angeles hakkında bir sürü güzel bilgi paylaştı hatta Streisand'ın evini de o tarif etti. Onu da dışardan gördük ama kocaman bir kapı ve ağaçlar bize çok da bir ipucu vermedi :)
Malibunun upuzun beyaz ince kumlu sahilleri var, okyanus çok dalgalı ve daha çok sörfçülerin tercihi :) Ama sahilde oturmak, okyanusu seyretmek, güneşin batışını izlemek de çok keyifliydi. Biz Zuma Beach'e gittik, Batı Malibu'da. Güneşi batırdıktan sonra istikamet Las Vegas'tı...


Los Angeles ile ilgili genel izlenimlerim: çok çük lüks evler, caddeler, mağazalar görebileceğiniz ve bunu tam bir uyum içinde sunan bir yer. Oraya gittiğimde Türkiye'deki lüks anlayışının LA'den gelmiş olabileceğini düşündüm, ve aslında bazı yerler sadece trendleri takip ederken, bazılarının ise trendleri yarattığını orda daha iyi anladım. Los Angeles, barındırdığı film endüstrisinin de yardımı ile tüm dünyaya kendi trendlerini benimseten bir şehir. Ama bir yandan da şehrin bazı bölgeleri çoğunlukla meksikalıların yaşadığı daha fakir mahalleler. Yinede gezdiğimiz mekanlardan edindiğim izlenim, insanların oldukça rahat olduğu. Havanın sıcak oluşu mu yoksa plajların yakınlığı mı bilinmez ama bir sebepten insanlar daha tatil havasındalar sanki, ya da ben öyle hissettim. Ben bu rahatlığı sevdim, insanın içini açan bir hali var. Dümdüz, upuzun caddeler boyunca upuzun palmiye ağaçları, bir yandan Beverly Hills tepelerindeki kıvrımlı yollar etrafındaki dudak uçuklatan evler, malikaneler, diğer yandan okyanus ve bir sürü plaj... Tüm bunlar hep çok güzel sahneler, LA deyince gözümde canlanan.
Yazıyı bitirirken Los Angeles'a veda ediyormuşum gibi geldi :) Tekrar dönmek, tekrar gezmek, yaşamak, tadmak dileğiyle ...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder