26 Nisan 2013 Cuma

Mini Karadeniz Turu


Biz yemeği içmeyi, yeni yerler görmeyi çok seviyoruz... Bizim gibi seven arkadaşlarımızı da gaza getirip 2-3 ay önce Trobzon'a rastgele bir haftasonu için uçak bileti almıştık... O arada işlerin yoğunluğundan neredeyse gidemeyecek gibi olduysak da mini Karadeniz turumuzu geçen hafta sonu gerçekleştirdik...

Gezimiz cuma öğleden sonra 15:30'da Trabzon'a inmemizle başladı ve pazar akşamı 21:00'deki uçuşla sona erdi :) Şansımıza bir tek ilk gün yağışlıydı, sonra çok günlük güneşlik bir hava bize eşlik etti :)

Trabzon havaalanında araç kiraladık ve ilk olarak Trabzon Boztepe'ye gittik, şehre tepeden bakan ağaçlık bir yer, bir sürü çay bahçesi var, uzaktan denizi izleyebilirsiniz, burda biraz dinlenip biraz da akşam yemeğini bekledik ve aşkam yemeği için rotamızı Akçaabat olarak belirledik!! Karadeniz yemekleriyle ilk karşılaşma noktamız Cemil Usta unutulmazdı.... Mükemmel kuymak, piyazlı salata ve köfte üzerine, harika ötesi bir fındıklı baklava yedik, böyle hafif ılık, çıtır çıtır ve yoğun fındık tadıyla... Böyle bir tat yok, nefis... Ortam da gayet güzel, deniz kenarında ve hizmet de gayet sıcaktı...

Akçaabat'ta köftemizi yedikten sonra gece kalışı için Uzungöl'e doğru yola koyulduk. Yol 1,5 saat civarı sürüyor, o kadar da göz korkutucu değil ve de yollar çok güzel, virajlı kısımlar olsa da çok düzgün... Uzungöl'e gelmeden 300 m kadar önce çok şirin bir otelde kaldık, Gobleç Otel. Bizi çok sıcak karşıladılar, odaları da çok şirin ve temizdi...





Ertesi gün Uzungöl'de bisiklet kiraladık ve gölün etrafını ve daha ilerisinde nehir boyunca giden yolda dolaştık... Mevsimden dolayı çok kalabalık değildi, sakin, güzel, şirin... Doğası nefis, nehir boyunca ilerledikçe mini şelaleler ve göller var, baraj gibi kesmişler bazı kısımlarını, arkada da karlı dağ manzarası, bol oksijen... Gerçekten çok harika bir bisiklet turu oldu, o arada iştahımız açıldı, gölün etrafındaki restoranların birinde kuymak yiyelim dedik, ama bu sefer ne servis ne de kuymak mutlu etti... Fazla turistik olmuşlar, halbuki çok daha iyi işletilebilir öyle güzel bir ortam ve manzara varken...



Neyse, çok doymadığımız iyi oldu çünkü Ayder'e doğru yol alırken Çayeli'ne uğradık ve orda Lale Restoran'da  mükemmel bir kurufasulye pilav ve üstüne yine unutulmaz bir fındıklı fırın sütlaç yedik... Hepsinin lezzet şahaneydi... Garson amcaya sorduk nasıl yapıyorsunuz diye, bol tereyağ ve özellikle sevgimizi ekliyoruz dedi :) Ben de ordan kurufasulye aldım bakalım benim sevgimle nasıl pişecekler :) Bu arada Çayeli Rize'nin bir ilçesi... Rize'yi Trabzon'a göre daha çok sevdik, neden derseniz bilmiyoruz :) Çok da objektif değil zaten sadace hissiyat :) Çayeli'nde ayrıca çay aldık, her yerde bol bol Çaykur satış noktası var ve bol bol da Çaykur Çay Fabrikası :)



Nefis kurufasulyeleri mideye indirdikten sonra, Ayder'e doğru yola koyulduk tekrardan... Ayder yolunda Osmanlı Alabalık Tesisleri var, hemen  tarihi bir taş köprünün yanında... Kurufasulyelerden sonra burada yemek yiyemedik haliyle ama ertesi gün yemek üzere, çayımızı içip ayrıldık.



Ayder'e vardığımızda akşam üzeriydi... Aslında beklediğimden daha yapılaşmış buldum, popüleritesi artınca otel sayısı da artmış... Ama doğası harika, her yer yem yeşil, çok dinlendirici. Akşam otelimizde pek bir şey yoktu, biz de bişeyler bulmak için dışarı çıktık... Nisan ayı oralarda pek sezon sayılmadığından, akşam çoğu yer ya boş ya da kapalıydı biz de en kalabalık yer olan kahvehaneye gittik :) Gece boyunca kart oynadık, Rize çayı içtik, çaydan sıkılınca kahveci abi bize bitki çayı bile demledi, fındık ikram etti... Çok sıcak ve misafirperlerdi...


Ertesi gün arabayla Kaçkar dağlarına doğru sürdük, girdiğimiz yol pek iyi değildi o yüzden çok tepelere çıkamadan geri döndük, bu arada buz gibi nehre ayaklarımızı soktuk (yani ben sokmadım ama diğerleri soktu diyelim :) ) Mis gibi hava, kuş cıvıltıları.. sadece doğanın sesini dinledik. Ayder'den Rize'ye dönüş yolunda bu sefer Osmanlı Alabalık'ta nefis alabalıklarımızı, mıhlamamızı ve laz böreğimizi de yedik... Üstüne 2 saat geçmeden bu sefer de Sürmene'de durup üstüne bir de pide yedik... Tok ağırlamak zordur derler, o yüzden pideye çok bayılmadım :) Bi dahaki sefere daha açken yersem belki tadını anlayabilirim :)

Mini Karadeniz turumuz, Sürmene'den sonra havaalanında sona erdi... Tatil güzel ama dönüşte işe başlama kısmı kötü oldu ...