8 Aralık 2011 Perşembe

yoga

Küçükken, annem büyüyünce ne olmak istiyorsun diye sorduğunda hep başka bir şeyler söylerdim, bi gün doktor, bi gün ressam, bi gün tiyatrocu, başka bir gün şarkıcı... Sonra büyüdüm ve o zamanlar hiç söylemediğim bir şey oldum: makina mühendisi :)

Dün yoga dersine gittim, uzun zamanlardan sonra ilk kez ve yine düşündüm acaba yoga eğitmeni olabilir miyim? Çok iyi yapabildiğim için değil, ama yapmayı sevdiğim için... Belki de sadece bir uğraş olarak kalsa daha iyi :)


Yoga ve pilatesin hem zihne hem de bedene çok iyi geldiğini düşünüyorum. Bence herkes, özellikle kadınlar pilates ve yoga yapmalı. Esnekliği arttırmak, kasları güçlendirmek ve zihni dinlendirmek için...

muse



İçimden o kadar çok şey yapmak geliyor ki bazen, sevdiğim insanlar için birşeyler yapmak, ufak detaylarla büyük mutluluklar yaratmak... Aslında hiç de zor değil, sadece insanların neleri sevdiklerini bilmek gerekiyor, bu da özen göstermekle, insanları dinlemekle ve akılda tutmakla oluyor...
Ama malesef bende aynı zamanda heves kaçması da oluyor bazen... Özenirken minik mutluluklar yaratmaya, malesef ben de etrafımdan bekliyorum bazı şeyleri, ve daha da kötüsü sonra da yapasım gelmiyor o minik sürprizleri...
Dünyamdaki, içimdeki minik sürprizlerin hiç gitmemesini, herkese bir ilham perisi, biraz çaba, biraz özveri, biraz karşı tarafı mutlu etmenin hazzına sahip olmayı diliyorum

25 Kasım 2011 Cuma

my best friend's wedding...

Düğünümde çiçeğimi en yakın arkadaşım kaptı ve şimdi o da evleniyor, yaşasın çiçeğim uğurlu geldi!! Yazık o gün öyle hastaydı ki yoldan gelip, iğnelerle ayakta duruyordu... Ama hazırlıklar süresince herşeyi uzaktan ona anlattım, bir çok şeyin içinde o da vardı... "Long distance relationship" yani :) Şimdi ben de onun için öyle heyecanlıyım ki, ve aslında fark ediyorum da ben o evlilik sürecini ne kadar çok seviyorum!! Yaklaşık 1 haftadır gelinliklere bakıyoruz, ben burdan bilgisayardan bakıp modelleri ona gönderiyorum, o giymeye gidiyor, fotolarını bana gönderiyor! :) Harika!! Bütün bunlar beni çook heyecanlandırıyor. O nedenle şimdi de wedding planner olmak istiyorum. Kesinlikle! :) Acaba yarın ne olmak isteyeceğim :)

3 Ekim 2011 Pazartesi

zaman

Son zamanlarda, 1 günde 24 saatin yeterli olmadığını düşünmeye başladım... Ben mi verimli kullanamıyorum acaba? Ama gerçekten yapmak istediğim bir sürü şey var ve ben hiç birini sakinlik içinde yapamıyorum... Bir kere zaten çalışıyor olmak gerçekten insanın çok zamanını alıyor, hele bir de işler yoğun olup da fazla mesaiye kalırsam hiç birşey anlamıyorum geçen zamandan!!

Oysaki yapmak istediğim çok şey var, yemek, pasta vs. yapıp yorulmamak, arkadaşlarımı eve toplayıp keyif yapmak, partiler organize etmek, daha çok baby shower, daha çok bekarlığa veda vs. partisi yapmak, sonra fotoğraf çekmek istiyorum... Ve sonra düşünüyorum da aslında hayatta insanın herşeyi yapmaya zamanı yok.

Santorini'de neler yaptık...

Bu yaz arkadaşlarımızla yaz tatilimizi yunan adalarında geçirmeye karar verdik. Önce tekne gezisi mi yapsak yoksa cruise mu derken, kendimiz gitmeye karar verdik... İlk başta rotamız Santorini ve Mikanos idi daha sonradan Bodrum üzerinden feribot ile gitmeye karar verince sadece Santorini'ye gitmeye karar verdik.

Biz gruba 1 gün sonra Santorini'de katıldık. Santorini'ye Bodrum-Kos-Santorini arasında feribot ile gidilebiliyor. Bodrum'dan Kos'a kalkan feribotlar gidiş dönüş 20-25 Euro, Kos-Santorini ise tek yön 30 Euro.

Santorini ters C şeklinde bir ada, volkanik bir ada ve milattan önce 1400 civarlarında gerçekleşen bir volkanik patlama ile ada bu şekli almış... Adanın batısı, yani bu ters C'nin içini gören kısım Caldera olarak adlandırılıyor. Burası dik yamaçlardan oluşan kısım... Doğu tarafı ise düz ve değişik plajlardan oluşuyor.

Biz rezervasyonumuzu booking.com üzerinden yaptık. Daha sonra adaya ulaştığımızda, limandan kalkan otobüslerle Fira merkeze geldik. Otelimiz de otobüs istasyonuna 5 dk ve Fira'nın eğlence merkezine de 3 dk yürüme mesafesindeydi... Küçük, pansiyon tipinde bir otel... Aslında ilk başta Fira merkezde kalmanın çok iyi olmayacağını düşünsem de, araba kiraladıktan sonra gündüz denize gitmek hiç zor olmadı, gece de Fira'da istediğimiz gibi eğlendik...

Yemekler konusunda yunan mutfağı çok güzel, ve tahmin edebileceğiniz üzere türk mutfağına da çok yakın ... Santorini'ye özgü domatesli köftelerden yedik, mmııhhhh nefislerdi gerçekten!! Adada deniz ürünleri de çok lezzetli ve hepsi de güzel pişiriliyor. Kaldığımız süre boyunca 2 akşam balıkçıya gittik, ilki Akrotiri'de, deniz fenerine doğru giderken yolun sonuna doğru pek turistik olmayan bir restoran, ikincisi ise Oia'nın limanı Ammoudi'deki  kırmızı sandelyeli balıkçı (adına bakmam lazım, unuttum ama bir kadın ismiydi ve o kadın da restoranın sahibi) ... İşte bu ikincisi hem ortam hem de enfes meze, balıklarıyla gönlümüzü fazlasıyla fethetti... Domates köfteleriyle uzoları devirdiğimiz, tazecik kalamarları hüplettiğimiz bu restoranı kesinlikle öneririm. Bu arada restorana gitmek için ya Oia'da güneş batımının en güzel izlendiği yerlerden biri olan kalenin oradan aşağıya inen merdivenleri takip edeceksiniz, (ki bu merdivenler direkt restoranın oraya iniyor) ya da merdivenlerden inmek bir nebze ama nasıl çıkarız diye haklı bir endişeniz var ise arabayla gelmek de 2. yol... Gündüz bu merdivenlerde eşeklerle de iniş çıkışınızı yapabilirsiniz. Bunun haricinde sabah kahvaltınızı fırınlardaki nefis sandviçler, börekler, poğaçalar ile yapın, ve deee Fira merkezdeki pizzacının bağımlılık yapan margarita pizzası ile hemen yan dükkandaki souvlaki'yi de kesin deneyin!!

Plajlar arasında biz özellikler Perissa'yı beğendik, burada da JoJo Beach... Fazla popüler bir mekan ama yine de eğlenceli bir yer, plaj siyah kum, deniz de hemen derinleşiyor, o yüzden daha çok gençler var çocuklu aileler pek tercih etmiyor. Kamari de Perissa'ya benziyor, plaj boyunca sıralanmış restoranlar ve her biri de plaj tarafındaki şezlonları işletiyorlar, kum taneleri Perissa'dan biraz daha büyükçe... Ayrıca adadaki plajlardan bahseden her yerde adı geçen Red Beach, hımm buraya gitmek daha zahmetli (arabaları parkettikten sonra 10 dk taşların tepelerinde bir yürüyüş) ve gittikten sonra ne bir duş ne de doğru düzgün bir şezlong var, yani gittik gördük ama bir daha gitmeye değmez!

Oia, yani ia, çok şirin çok tatlı, zaten en çok mimarisi etkiliyor insanı, dar ve dönemeçli sokaklar, mavi kubbeli kiliseler, şirin restoranlar, hepsi de yamaca kurulmuş, ve uca doğru geldikçe güneşin batışını izlemeye gelen yüzlerce insanla beraber merdivenlerde oturmak... Zaten adada sadece 1 yer görülecekse burası Oia olmalı... Immerovigli, Oia'ya benzer yapıların olduğu ama öyle cıvıl cıvıl bir merkezi olmayan bir kasaba, romantik otel tercihi buradan yapılabilir ama fazla sakin bir yer, Fira ise eğlencenin merkezi, barlar gece klupleri vs. Burada da dar sokaklar ve kalabalık Bodrum'u andırdı bize... Fira'da "Franco's" klasik müzik eşliğinde şezlongunuza uzanırken güneşi batırabileceğiniz bi yer.

Santorini yaz tatilini geçirmek için güzel bir ada ve sadece balayı çiftlerinden oluşmuyor... :)



7 Ağustos 2011 Pazar

Santorini'de güneş batışı...

Santorini'den dün döndük, dönüş yolu da ayrı bir aktiviteydi bizim için... bol duraklı, biraz yorucu, en sonunda bulutlu Ankara'ya varış...
Santorini ile ilgili yazacağım daha, ama gitmeden önce Santorini=balayı adası, Santorini=en güzel gün batımı vs. gibi görüşlerden yola çıkarak bir yazı yazmak istiyorum.
Santorini güzel bir ada gerçekten ama şu güneş batışı olayı neden bu kadar abartılıyor acaba? Yani evet böyle denizin üzerinden güzel batıyordu ama peki neden başka bir yer değil de Santorini özellikle güneşin batışı ile ünlü? Güneşin batışını izlemek için yamaç boyunca sıralanmış (gerçekten değişik bir mimaride) evlerin, restoranların arasında yüzlerce insan ve adayı bırakıp biraz daha batıya giden güneş...

Fira'dan gün batımı

Fira'dan gün batımı

Oia'dan gün batımı...

Diğer gün batımları:

Kos'ta gün batımı

Kaş'ta gün batımı

Maldivlerde gün batımı

Bu da Maldivlerde ve kumsaldan gün batımı

Yani bana göre bunların içinde Santorini'de pek bi ayırt edici bir şey yok... Ya da ben aşırı popüler bir şeyi çok sorguladığım için anlamı azaldı, ya da oraya sadece gün batımını izlemeye gelmiş 1000 kişi ile birlikte izlemek pek de romantik gelmedi...

Santorini güzel bir adaydı ve değişikti, gün batımı da güzeldi şimdi karalamayım, ama "gün batımını en güzel izleyebileceğiniz yer" kısmı biraz işin reklamı :))

8 Temmuz 2011 Cuma

bişeyler yapmak, yazmak...

Çok şey yapmak istiyorum bu aralar, şimdilik anlatmayım, ama fotoğraf çekmek ve onlarla da istediğim gibi oynamak istiyorum mesela... Sonra gezmek istiyorum, heryeri... Bu sene ucundan başlıyorum birazcık :) Yaz tatilinde Santorini ile başlıyoruz, severim umarım, bana bizim ege kıyılarından çok da farklı olmayacakmış gibi geliyor ama beğenen de çok kişi var... insanların özel günlerine koçluk yapmak istiyorum, partiler düzenlemek, süslemek, fotoğraflarını çekmek sonra da... işte böyle... güzel şeyler yapıcam... :)

Evlilik Hazırlıkları

1 ay kaldı, 15 gün kaldı, 5 gün kaldı derken, düğün geçti bitti üstüne 16 gün bile geçti... Geçen hafta balayı dönüşü rehabilitasyondaydım, bu hafta rehabilite oldum sayılır :) Maalesef üstüne uzuuunnn bir zaman geçmiş gibi geliyor şimdi, geçen hafta her saniyeyi fotoğraflara bakmakla geçirmiştim şimdi tam durulmuş gibiyken, bu akşam düğün fotoğrafçımız Bora'yla buluşacağız ve eminim onun çektiği karelere dalıp gidicem önümüzdeki bir kaç gün de...
Bu yazıyı düğün hikayemi kendim anlatmak için yazıyorum... Hikayenin temelleri uzun zaman öncesine dayanıyor, 5 senedir birlikte olduğum eşimle evlenmeye karar vereli de bayağı uzun bir zaman oldu, 2.5 seneden fazlaca... Son 6 ayımı da düğün telaşı içinde geçirdim, hatta araya bir de tez bitirme işi girince bi ara oldukça gerilmiştim. Ama tez bittikten sonra kendimi tam gaz düğün ve evle ilgili detaylara verdim... Elimde 2 senedir tuttuğum ve sayfaları sürekli dolan not defterim, ve bu defterin içine artık sığmayacaklarını anlayıp aldığım kartvizitleri koyduğum defterim ile bir o yana bir bi yana koşturup, sürekli çeşitli kişiler ile telefonda konuştuğum bir dönem geçirdim... Aslında bence oldukça zevkliydi, bazen yetiştiremeyeceğim korkusu sarsa da, yine de dur durak bilmeden yapılacaklar listeri oluşturup, yanlarına tikler atarak geçirdim bu dönemi...
Bu dönemde anladım ki ben aslında ev eşyası almayı, düğün detayları planlamayı çok seviyorum... ve herkesle bunları paylaşmak istiyorum...
İlk olarak gelinliğimi aldım, aynı tarihlerde düğün yerini ayarladık, yine aynı tarihlerde de balayını araştırıp karar vardim... Bu Kasım sonu, yani yaklaşık düğünden 5 ay öncesine denk geliyor... Belki balayı için çok acele etmek gerekmezdi ama ben booking.com'dan bakarken gitmek istediğimiz yerde bazı oteller dolmuştu bile... Ev tutma ve eşya telaşından bahsetmeyeceğim, neyseki onlarda da hiç kararsız kalmadık hızlıca hallettik bir çok şeyi... Ama alınacak kalem çoook olduğu için onlar da bayağı uzun haftaları alıyor... Neyse bu arada yapmayı planladığım bir bekarlığa veda partisi ve kına gecesi vardı, kına konusunda çok kararlı değildim açıkçası, yani en kötü evde yaparız annemlerle diye düşünüyordum... Bekarlığa veda için mekan olarak,  1 hafta öncesinde "Komşu" diye karar verdik... O gece için yanımızda çok eğlenceli oyuncaklarımız da vardı, tavşan kız kostümleri, bana beyaz diğer arkadaşlarıma pembe duvaklar, prenses tacım vs... Ayrıca kızların da bana sürprizleri oldu, büstiyer şeklinde kocaman bir karta hepsi benim için birşeyler yazdı bir de hediyeleri vardı, onun için de çok çok teşekkür edeyirum hepsine... Evde en çok heyecanı o gün hissettim, komik, halbuki hepsi yakın arkadaşım olan 8 kişiyleydik sadece... Öncesinde annemle "hamama gidemedik bari saunaya gidelim" diyerek gittiğimiz sauna ve sonrasında zar zor yetiştirilen saçlar, havanın soğuması üzerine planlanan elbise yerine ne giyeceğimi bilememe gibi bazı sendromları aştıktan sonra, o gün için aldığım beyaz elbiseyi giydim en sonunda... süper gergin bir şekilde yola düştük, annişim beni bıraktı sağolsun, o da bu arada teyzeme gitti beni beklemek için :) O gece (gereksiz yere) biraz gergin başlasa da çok çok keyifli, eğlenceli geçti... Kız kıza en çok eğlendiğim akşamdı herhalde... O akşam bana prova oldu resmen, düğünden bir hafta önceki cumartesiydi... Sonrasında Salı günü, eve yakın olması açısından cok avantajlı olan Wishes'ta kına gecesi yaptık... Herhalde elimi en az sürdüğüm gece o geceydi... Müzikler, süsleme, yiyecek, içecek, fotoğraf hiç bir şeye karışmadım, ben elbisemi aldım, saçımı yaptırdım ve nerdeyse misafirlerle aynı saatte salona gittim :) (Mekan eve yakın olunca insanda bir rahatlık oluyor :)) Aa bu arada haksızlık etmiyim bir de Gamzoşumun Fatih'i sayesinde çok tatlı kına davetiyelerim oldu, ben kitap ayracı ve gelin silüetinde bir şeyler olmasını istiyordum, Fatih de benim için çizdi, babacığım da bastırdı, davetiyelerimiz de olmuş oldu :)) Kına'da giyeceğim elbiseyi bile 1 haftadan az süre kala aldım (çünkü aslında var olan başka bir elbisemi giymeyi düşünüyordum, sonra fikir değiştirdim) kına kaftanını da Sedişten aldım, Esin de mumların konduğu süslü tasları getirdi her şey beklediğimden de güzel oldu, yine kız kıza eğlendik, Wishes da çok güzel iş çıkardı :)


Gelelim 23 Nisan'a... Bekarlığa vedaydı, kınaydı derken ben heyecanımın çoğunu tüketmiştim zaten... Hava güzel olsun diye dua ediyordum sadece, olmazsa diye de kendimi hazırlıyordum çünkü önceki 2 hafta deli gibi yağmur vardı, kına gecemde de :) Bu arada evimiz kalabalık, halamlar ve yengem benim eşyalarımı yeni eve taşımak için yardım ediyorlar ama bu aynı zamanda bende evden gitme travması yaratıyor, benim eşyalarımı benim evimden başka bi yere götürüyorlarmış gibi... Son hafta, geceleri hep annemle yattık, o da üzgündü hep ben gidiyorum diye...
Bir önceki gece 01:30 gibi yatıp, 23 Nisan sabahı 7'de kalktım yataktan, annemlerle güzel bir kahvaltı derken o sırada Buraklar geliyor, Burak, Tubiş, Beni ve Mustafa... Onları da kahvaltıya dahil ediyoruz sonra biz çıkıyoruz kuaföre... Sabah 8'de kuafördeyiz, Burak da benim kuaförümün erkek kısmında oluyor traşını, zaten kuaförde bizi Bora karşılıyor, Bora Uçak, herkese tavsiye edebileceğim bir fotoğrafçı, bizi hiç germeden, sıkmadan her anımızı çekiyor... Sonra kuaförden Burak erken çıkıyor eve gidip hazırlanmak için, benim saçım bitince biz de annemle çıkıyoruz, eve gidiyorum, orada biraz gergindim işte... giyinmeye çalışıyorum, bir yandan da gecikmekten korkuyorum... Evde Burakları beklerken de geriliyorum biraz, çok sevgili büyük ailemin yanında birazcık gergin mi duruyorum ne.. Neyse herşey adetlerde olduğu gibi, beni içerdeki odaya saklıyorlar damat ve ailesi geldiğinde... Onlar da davul zurnayla giriyorlar siteye, kapıya geliyorlar, evde tatlı bir telaş, herkesten farklı sesler, büyük halam "zordur almak bizden kızı" diyor hep, neyse sonunda tutulan kapılar açılıyor, Burağı görüyorum karşımda... :) O sırada babam elimden tutuyor, arabaya kadar beni o götürüyor, bu arada babam, annem, kardeşim hepsi ağlıyor, bense çok anlamıyorum o gün neden ağladıklarını (ta ki balayından dönüşte annemlere gidip oradan kendi evimize gitmek için evden çıkana kadar) ... Onların ağladığını görünce benim de gözlerim doluyor, damat ise davul zurnayla oynuyor habire... ben artık gecikeceğiz korkusuyla biran evvel çıkmak istiyorum, çünkü daha fotoğraf çekileceğiz ODTÜ'de ve sonra nikaha yetişeceğiz... Yolda trafik var, gıdım gıdım ilerliyor, neyse sıkmıyorum canımı, Burak'ın kuzeni de şoförümüz... araba da geniş, rahat rahat gidiyoruz... ODTÜ'ye varınca Burak KKM'ye gidelim diyor, iyiki de gidiyoruz, tam bir bahar havası dışarda, yağmur yok, ağaçlar çiçeklerini açmış, her yer yemyeşil, mutlu oluyorum birden.. yine uçan balonlarımız dantel şemsiye ve yelpazem eşliğinde süper fotoğraflar çekiliyoruz orada... Bora'ya tekrardan teşekkür ederiz... Oradan tam zamanında çıkıp trafiğe yakalanmadan Atakule'ye varıyoruz... Bu arada çok acıkmış durumdayım ve bu beni biraz geriyor... Neyse açlığımızı Mustafa'nın Kentucky'den aldığı tavuklarla bastırıp, nikah için hazırlanıyoruz, benim rujumun kimin çantasında kaldığı telaşı oluyor bu sefer, Yelizdeymiş, o getiriyor, sürüyorum neyseki :)) Sonra çıkıyoruz PM's Love song eşliğinde salondaki misafirlerin karşısına... tatlı bir an... tanıdıklarla göz göze gelmeye çalışıyorum, gülümsüyorum onlara... "Evet"ler geliyor, imzayı atıyoruz...

8 Nisan 2011 Cuma

23 Nisan Kutlu Olsun...

23 Nisan 2011, ne tatlı bir tarih değil mi :) hem TBMM'nin kuruluşunun 91. yılı, hem de bizim evleneceğimiz gün :) 1 hafta öncesine kadar heyecan seviyesi günden güne artarken, en yüksek seviyeye ulaştığı için birden bire söndü, "hımm evleniyor muyum??, e iyi..." modunda dolaşıyorum... Aslında düşününce sadece bir gün, diğer günlerden daha uzun değil, olasılıklar aynı, ama yüklenmiş kocaman anlamlar var... heyecanımın birazcık geri gelmesini isterim aslında ama çok heyecan da yıpratıyor insanı... bu arada dans müziğimizi bulamadık hala, Burak'la sevdiğimiz tek bir parça yokki bizim için çok büyük anlamları olan... ha bi de ayrıca dans etmeyi de bilmiyoruz diyebilirim :) neyse en kötü sallanırız şöyle biraz :)
son dakikalar, halledilmesi gereken son şeyler var artık! Bilmem ki çok da abartmamak lazım galiba, oluruna bırakıp herşey olduğunca olmalı, asıl keyfimiz kaçmamalı hiç!
böyle işte 8 Nisan'da, büyük güne 15 gün kala benden haberler böyle şimdilik...

15 Şubat 2011 Salı

Gelinlik Almak

Gelinliğimi Kasım ayında aldım, ama tabiki diğer hiç birşey gibi gelinlik almak da sancısız olmadı... Her ne kadar kafamda belli bir model olsa da, tam tezimi yazmam gereken zamanlarda ben saatlerimi internette harcadım... bu arada gelinlikçilerden randevular alıp, bir sürü gelinlik denedim... Beyaz Butik, La Bianca, Akay falan derken, itiraf etmeliyim ki ben en çok Vakko ve Pronovias'takileri beğendim... Hiç düşünmediğim modelleri bile sevdim... Ama işte bu en sancılı kısım karar verme aşamasıydı... Bir taraftan fiyatlar, bir taraftan da beğendiğim modeller.. Bu çaresizlikle internetten gelinlik aramaya başladım.... http://www.bestbridalprices.com/ 'dan beğendiğim modelleri daha uygun fiyatlara buldum, hele bir de stoktaki gelinlikler neredeyse yarı fiyatına geliyordu... Amerika'daki yakınlarımıza getirtmeyi, hatta Amerika'ya gitmeyi bile düşündüm... Uçak bileti+gelinlik buradan alacağımdan daha ucuza bile geliyordu, ancak bir de alınan gelinliğin tam üstüme göre prova edilmesi durumu vardı ki, Vakko'da bu işlem için baya yüklü bir miktar istediler, diğer gelinlikçilere de güvenemedim... :)
Bu sırada konuya o kadar yoğunlaşmış durumdayım ki, bayram tatilinde İspanya'ya giden arkadaşlarla konuştum, Barcelona'daki mağazada %70'e varan indirim için, Barcelona'yı arayıp telefonda çıkan ve ingilizce bilmeyen, birazcık fransızca bilen kıza telefonda derdimi fransızca anlatmaya bile çalıştım... Randevuyu aldım, plana göre Eda benim için dükkana gidip seçtiğim modellerden birisi indirimdeyse benim için alacaktı... Yani bu kadar kafayı yedim... Sonra Eda'dan bunu da istedikten sonra, bi sabah kalkıp bu cengaverli yoldan da vazgeçtim... Tatil için gittikleri Barcelona'da bir yarım günlerini benim için harcamalarını sonra da bi de o koca elbiseyi bavula koyup buraya getirmelerini  istemek çok anlamsız geldi...
Bu arada günlerim, gecelerim gelinlik olmuştu, ne gerek varsa bu kadar takmaya... ama kafa takıldı mı bırakmıyor işte... Neyse bu arada annem de beni rahatlatmak için destek oldu hep, hangi gelinliği istiyorsam almamı söyledi, bense arada derede sıkışmış, ne yapacağımı bilemez halde tezimi yazacağıma habire bunu düşünüyordum...
Model konusunda da tam karar vermiş değildim, internette deli gibi modellere bakıp seçmeye çalışıyordum... Aaa tabi unutmadan tüm bu marathon sırasında normalde hiç düşünmememe rağmen, gelinlik diken yerlere de gittik, ben yine durumu riskli bulup vazgeçtim... Sonra yine bir sabah uyandım ve kararımı verdim, daha önce hiç denemediğim ve dükkanda da sample'ı olmayan bir modeli (ki bu modeli pronovias'a ilk gittiğim gün sormuştum) almaya karar verdim... (sanki bu risk değilmiş gibi :) Annemle yine gittik, Burak'a da o gün bu işi halledeceğimi söyledim... Sonra üstüme hiç giymediğim bir gelinliğin siparişini verdim... Ama o kadar çok model denemiştim ki, gelinliğe de http://www.bestbridalprices.com/ 'dan çıkan yüksek çözünürlüklü fotolarda o kadar inceledim ki, korkusuzca ya da korkusuz olmaya çalışarak bu olsun dedim, korkmamın sebebi ise etek boyunun kısa gelebileceğiydi...
Tarih olarak 10 Mart'ı verdiler, yine heyecanlandım "ya 10 Martta geldiğinde kısa olursa ve tadilat isterse?!?" Ama beni 10 gün önce arayıp gelinliğimin geldiğini söylediler... :) Ben de geçen cuma gelinliğimi görmeye gittim... üstüme giyene kadar hala heyecanlı ve biraz şüpheliydim açıkçası ama giydikten sonra "iyiki bunu seçmişim" dedim, sade, kabarık değil ama benim gelinliğim, yani tam ben olmuş o ;) hihi umarım mutlulukla sorunsuzca giyerim....

9 Şubat 2011 Çarşamba

sedaaa burada olmalısın

İnsan evleneceği zaman en sevdiği insanların yanında olmalarını istiyor... seda sen de gel!!

evleniyorum...

Heyoooo, burada açıklamak baya bi geç olsa da 23 Nisan'da evleniyorum!! Tezim de bitti, söylemiş miydim? :) Kasımda siparişini verdiğim gelinliğim de söyledikleri tarihten bir ay önce, geçen cumartesi aldığım dükkana geldi ve ben gidip bakamadım bile... Cuma akşamı için bi randevu ayarlasam iyi olur :) Bu arada sanki çook boşmuşum gibi bir de fotoğrafçılık kursuna gidiyorum, 4 haftalıktı, haftaya bitiyor... hep istediğim bir şeydi ama bu araya sıkışması pek iyi olmadı... ama evlenmeden önce gidilmesi gereken kurslar listem hala kalabalık; dalış kursu ve dans kursu :) ikisi de gerekiyor ... Evin eşyaları hiç bitmiyor, allahtan çok çabuk karar veriyorum çünkü yıllardır bunun alt yapısını hazırlıyorum beynimde :) bi karar veremediğimiz yatak... o da tam bir muamma!! yaylı mı visko mu lateks mi derken, viskodan vazgeçtik, Burak lateks istiyor, ama onun da iyileri çoook pahalı... aaa bu arada evi de tuttuk tabi :)
insana bi değişik geliyor, yıllardır birlikte yaşadığın aileden ayrılmak, ayrı bir düzen, daha fazla sorumluluk hepsi biraz korkutuyor aslında...
ah bu akşam makyöz ile görüşmem var :) Yeliz bana gülüyor, "ne bu böyle neden herkesle randevulaşıyorsun" diye... elimde 2 senedir tuttuğum defterim, içinde ise herşey... aklıma gelen şarkılar, düğün mekanları, kuaför makjöz isimleri, fotoğrafçılar, yararlı internet siteleri vs. ... bu arada çok yorgunum hep koşturuyorum ve çok az uyuyabiliyorum, sabah 6:15te kalkmak hiç de zevkli değil!! Beynim arka tarafta hep çalışıyor, bu nedenle dış dünyayla bağlarım biraz zayıfladı, konuşurken konsantre olamıyorum, Yeliz "beynin mantara döndü" dedi bu sabah :) thnx canımmm!! o mantarın içinden ne sinyaller geçiyor bi bilsen! :) ayrıca benimle makyöze gelicekti, birlikte gidecektik, şimdi hiç hatırlamıyorum diyor, ben mi uydurdum acaba? ama yooo öyle konuştuk bence :? ya sattı beni, koşu bandı bakmaya gidecek! :P
şimdilik benim dünyamda durumlar böyle, zamanı en uygun şekilde planlamaya çalışmak ve en efektif biçimde paraları saçmak ile geçiyor :)

9 Ocak 2011 Pazar

az kaldı sonra bitecek, yapmak istediğim yazmak istediğim çok şey var...