24 Temmuz 2010 Cumartesi

gotta learn sometime

aklımda geçen gün işyerinde bi arkadaşımın söylediği John Lennon'ın
"hayat sen başka planlar yaparken başına gelenlerdir"
cümlesi ve arka fonda everybody's gotta learn sometime şarkısı...

change your heart, look around you
change your heart, it will astound you
i need your loving like the sunshine
and everybody's gotta learn sometime
everybody's gotta learn sometime
everybody's gotta learn sometime




ben de öğreneceğim bi gün...

bu sene tatil yok

Evvet yıllık iznimi almış bulunuyorum, peki tatile gidebilecek miyim? hayıııırrr! kelebeğin yolculuğu bu sefer kütüphaneye doğru... tezim hemen bitsin istiyorum, hiç sıkıntı çekmeden yazıyım, aklıma müthiş fikirler gelsin, harika bi tez olsun haa bi de üstüne eylülde tez jurisinden geçiyim!!

biraz fazla mı istiyorum ki? ama olsa keşke süper olmaz mı?

22 Temmuz 2010 Perşembe

Ankara'da bir yaz akşamı, çim amfi ve Yeni Türkü konseri...

Dün akşam yine kızlarla ODTÜ Mezunlar Derneğinin Okula 100 Verin kampanyası kapsamında düzenlediği Yeni Türkü konserindeydik... Okula 100 Verin kampanyasında toplanan bağışlar Ankara Yenikent'te bir okul yapımı için kullanılıyor, okulun kaba inşaatı bitmiş bile... İtiraf etmeliyim ki konsere bu kampanyayı bilerek gitmedim ama hem kampanya hakkında bilgi sahibi olmak  hem de ufak da olsa bir katkıda bulunmuş olmaktan dolayı mutlu oldum...

Neyse buradan konsere geri dönersek; bence Vişnelikteki çim amfi yaz akşamlarında konser izlemek için harika bir mekan. Hele bi de bol yağışlı ilk bahar ve yazdan sonra yemyeşil ve sık olmuş çimler muhteşem! Konsere gitmeden önce Sedayla markete uğrayıp, kuruyemiş, cips, çekirdek ve hatta benim canımın çekmesi üzerine çekme helva bile aldık, sonra evden getirdiğimiz minder ve kilimlerin üzerine bir güzel yayıldık.. o arada ben babetlerimi de çıkarıp kendimi toprakladım :) gittiğimizde hava da kararmamıştı ve çok güzel bir ortam vardı... Bu arada Vişnelik'te konsere gitmemiş olanlara kesinlikle (çıkan grubu sevmeseler bile) bir kere bile olsa gitmelerini öneririm, çok zevkli bir yer gerçekten.









Sonrasında saat 9 gibi sahneye Yeni Türkü çıktı. Çocukluğumda annemlerin kasetlerinden özellikle tatile giderken dinlediğimiz Yeni Türkü'nün şarkılarının hepsini ezbere bilirmişim meğersem. ve Derya Köroğlu'nun güzel yorumuna klasik kemençenin o muhteşem sesi, pan flüt, gitar, bateri ve klavye ezgileri de eklenince çok güzel bir konser oldu gerçekten..

Gecemiz hohaho hohaho hohahohoho diye şarkı söyleyerek bitti :)

16 Temmuz 2010 Cuma

Paris'te olmak

Paris'te olmak istiyorum bugün, yani şimdi, şu anda ışınlanmak falan... Chatelet-Les Halles'den Centre Pompidou'ya gederken, sağdaki bijuterideki tokalara bakmak, Centre Pompidou'nun hemen önündeki meydandaki cafe'lerden birinde cafe au lait içmek, meydandaki gösterilerinden birini izlemek, sonra ne biliyim Rue de Rivoli'ye çıkmak, dükkanlara bakıp bakıp bu sefer yön değiştirip Seine kıyısından, Hotel de Ville'e doğru yürümek... hem yazın Paris Plage da var... Paris Belediye Başkanının tatil yapamayan parislilere hediyesi... bi benzeri de Eskişehirde yapılmış, ben hiç görmedim ama... Neyse Paris'e geri dönmek istiorum, nerdeydik, Paris Plage'da değil mi? Evet ama şimdi orada tek başıma oturmak istemiyor canım, ama yine de oranın cıvıltısını içime çekip yoluma devam ediyorum... Ile Saint-Louis'de dondurma yiyorum, bir topu da fındıklı olsun... St-Michel'e gideyim en son.. bugünkü yolculuğum bu kadar olsun yoruldum yürümekten... :)

yazın üşümek-bir isyan yazısı

Haftaiçi her sabah 06:15 gibi kalkıyorum, 6:40'ta servise biniyorum, 07:30'da işe başlıyorum... binaya girdiğimde dışarda hava 20 derece civarlarında oluyor, yaz geldi diye giydiğim elbiseler, giymeye korktuğum terliklerle binanın içinde ise sürekli tepemizden esen soğuk hava hiç uyuşmuyor.. öğlen yemeğe giderken yemekhane sırasında fazladan birkaç dakika bonus gibi, o arada ısınıyorum, sonra tekrardan soğuk rüzgarlar, çıkışta serviste daha da soğuk rüzgarlar, artık yanımda serviste örtünmek için polar battaniye getirmeyi düşünüyorum...
evet yazın sıcaklarında sıcaktan bunalıp terlemek kötü, ama yazın geldiğini anlayamadan üşümek de kötü! üşümeden oturamaz mı insan?

14 Temmuz 2010 Çarşamba

lovely!!

ben de böyle olmak istiyorum... 90ıma gelip hala sevgilimle baloda dans etmek

Fotoğraf Alıntıdır.

13 Temmuz 2010 Salı

Dünya kupası, ahtapot Paul ve kızlar

Dünya kupası bitti, Hollanda'nın turuncu formaları İspanyollara yetmedi ... Ama sonuç kadar çok konuşulan bir şey varsa o da Almanların kahin ilan ettikleri ahtapot Paul... Bahisçiler baştan beri Paul'ü dinleseymiş 1e 294 kazanacaklarmış... süper rakam!! Bu akşam da haberlerde ahtapot Paul'ün ününden sonra restoranlarda ahtapota olan ilginin arttığını söylüyorlardı, ben pek alakayı kuramadım neden kahin ahtapot ünlü olunca insanların canı ahtapot salatası çeker ki? ya da zaten ahtapot salatası canı çektiren bişeydir de bunun Paul ile tetiklenmesi garip değil mi? Ayrıca bi de Paul'ün kutuları seçtiğini gösteren görüntülerinden hemen sonra kocaman bir ahtapotun doğrama tahtası üzerinde bir aşçı tarafından dövülme görüntülerini koymuşlar... ıyyy yani başka zaman canı ahtapot ızgaralar çeken ben, o tahtanın üzerinde tak tak dövülen hayvanı görünce içim bi fena oldu! kahin olarak kişiselleştirdiğimiz bir hayvanın görüntülerinden sonra birilerinin aklına onu dövüp yemek geliyor demekki... acaba ben mi çok duygusalım???

Halbuki geçen cuma akşamı Elifin doğum günü için gittiğimiz Tenes'te ahtapot salatası yerken hiç de Paul'ü falan düşünmemiştim :) Yeri gelmişken biraz da oradan bahsediyim... Bizim ünlü kız grubumuzla(*) yaptığımız ünlü buluşmalarımız ve herkesin doğum gününde daha önce gitmediğimiz yeni yerler keşfedip gitme çalışmalarımız en son Tenes'te kaldı... Bu sefer grubumuzda eksiklerimiz vardı, ama biz gene de Mesnevide bir apartmanın bahçesinde kurulu Tenes'te "kalan sağlar bizimdir" şeklinde kutlamamızı yaptık.. Peki Tenes nasıldı derseniz; hımmm facebooktaki fotoğrafları kesinlikle daha iştah kabartıcı ve çekici diyebilirim... Bozcaada mutfağı diye çıktıkları yolda biraz daha özenli şeyler görmeyi beklerdim... Ayrıca garsonumuzun büyük reklamlarla buzzz gibi gelecek dediği bozada beyaz şarabı değil buzz, soğuk bile değildi!! resmen oda sıcaklığında... tabi ben bu duruma tepkisiz kalamazdım (bence beyaz şarap zevkini baltalayan en büyük problem sıcak olması çünkü)... garsonumuzun bize reklamını yaptığı buzz gibi şarap meğersem dolapta kalmamış, neyse ne yapalım herkes hata yapabilir ama tabi cuma akşamı dolaplarında soğuk şarap olmaması ilginç... neyse sonuçta kızlarla biz yine de eğlendik... keyfimizi kimse engelleyemez!! grubun fotoğrafçısı ben, makinamın annemlerde olması nedeniyle sevgilimin kamerasıyla grubun kameramanı oldum o gece... hatta elif artık gece sonunda yeter özlem kendim olmak istiyorum çekme artık diyodu bana :)  olsun ama sonradan baktıkça güleriz biz de, bunlar güzel hatıralar..

Pastamızı da Filistin caddesinde yeni açılan Portobello'da yiyelim dedik ama anladıkki oralar ölmüş... ne yazıkk.. neden herkes kendini Park Caddesine atıyor? Biraz da Filistin civarlarına gitsinler.. Mekan bir cuma akşamına göre oldukça boştu ama boş olmasına rağmen Yeliz'in pasta ile beraber istediği kahveyi sözde barın yoğuluğundan dolayı getiremediler.. bence kahveleri yoktu :)

Gecemiz, arabamız balkabağına dönüşmeden arabanın içindeki kız kahkahalarıyla son buldu!! iyiki tek araba gitmişiz;)


(*) Kız grubumuz: çoğumuz aynı şirketten, diğer şirkette olanlar da lise+üniversite bağlantıları ile bir araya geldik mi susmak bilmeyen aksiyon dolu grubumuz, sizi çok seviyorum kızlarr iyiki varsınız...

6 Temmuz 2010 Salı

Dünya Kupası ve Hollanda Forması

Dünya kupasını biraz faklı bi yerden değerlendiricem tabi oynanan oyundan çok görsel olarak :) sizce Hollandanın dünya kupasındaki başarısında fosforlu turuncu formalarının da payı yok mudur? bi kere o nasıl bir renktir, şu anda Uruguay'la maçları devam ediyor, Hollanda 3-1 önde, ben  ise TV mute'da sadece skora bakarken Hollanda'nın skoru ne ara 1-1'den 3-1'e çıkardığını anlamadım... o sıra çalışıyordum (tez:( , buna sonra gelicem) ama tabi ses de kısıkken dikkati Uruguay'ın sakinleştirici mavi formasına karşı Hollanda'nın kışkırtıcı turuncu forması çekiyor... turuncunun bi çok avantajı olsa gerek, bi kere diğer takım arkadaşlarını çok rahat görüyorsun, hepsi neon lamba gibi :) ayrıca o turuncunun insana verdiği koşma+yerinde duramama hissi de cabası... kesin o turuncu formada olay canım yoksa adamların bişey yaptığı yok ;P
omg skor şuan 3-2 oldu, Uruguay'ın turuncu formalara karşı hala şansı var mı acaba? ama hayır olmuyor!! Uruguay turuncuların karşısında heyecanlanıp, eli ayağına karıştı :)
turuncu formalar yine galip!!
Hollanda finalde de turuncu giymeli bence:))
hımmm tabi bir de turuncu yeşil sahada çok iyi bir kontrast yapıyor...



Hollanda burdan Johannesburg'a gidecek, Cape Town'da bu akşam ne yapacaklar acaba?

4 Temmuz 2010 Pazar

Ankara Kalesinde Çini Desenleri Sergisi

Dün Ankara Kalesi'nde Çengelhan'ın alt çaprazında Kirit Cafe'de bi sergiye gittim... tabi ailevi faktörleri de yadsıyamam, sergi müstakbel kayınpederimin çalışmalarından oluşuyor... gerçekten çok emek ve özen isteyen titiz çalışmalar, tuval üzerine akrilik boya ile çini desenlerinin uyarlanması... ama bu vesileyle de bir kaç zamandır gazetelerde okuduğum ve hatta geçtiğimiz günlerde Kale Festivaline ev sahipliği yapan yenilenmiş Samanpazarını görme imkanım oldu, gerçekten çok farklı bir yüze kavuşmuş ve olması gereken şeklini bulmuş.. turistler tarafından da sıklıkla ziyaret ediliyor.. serginin olduğu cafe de eski bir Ankara evi, hem iç dekorasyonuyla hem de güleryüzlü çalışanlarıyla ilk başta insanı çekiyor zaten, menüsü ve sunumları da çok güzel, en kısa zamanda kızları toplayıp kahvaltıya gitmeyi planlıyorum, sonrasında da bir Samanpazarı turu yapmak için sabırsızlanıyorum çünkü bu gidişimde etrafı çok dolaşacak zamanım olmadı ama çok şirin dükkanlar var etrafta... Temmuz ayı sonuna kadar sürecek sergiye bir göz atmanızı ve gitmişken Ankara Kalesi ve Samanpazarının yenilenmiş yüzünü görmenizi tavsiye ederim !!! :)