30 Haziran 2010 Çarşamba

Eclipse

işte serinin beklenen filmi "Tutulma"... aslında bu seriye başlamam çok sevgili arkadaşım Yeliz sayesinde oldu :) ben öyle vampir, kurt adam hikayelerinden pek hoşlanmazdım açıkçası ... ama Yeliz okurken öyle bir anlattı ki, onu gece geç saatlere kadar ayakta tutan nedir ki diye merak ettim, en kötü serviste giderken zaman geçer sıkılmam, okuyim diye düşündüm... sonraaa giriş o giriş seriyi resmen yuttum, okumayanlara: 1. kitap Twilight ve yarım kalmış 5. kitabı Midnight Sun'ı birlikte okumalarını öneririm ve mümkünse 1. kitabı da orijinal dilinde, çünkü 5. kitap yazar daha tamamlamadan çalınıp internette yayınlanmış ve bu duruma çok bozulan yazar yarım halini kendi sitesinde yayınlayıp kitaba devam etmediğinden, kitap basılamamış..

detaylar: http://www.stepheniemeyer.com/midnightsun.html

neyse yani sonuçta bu kitabı Yeliz'den sonra ben okumaya başladım ve ikimizin o heyecanlı anlatışımıza dayanamayan iş arkadaşlarımız da bu heyecana katıldı, sonrasında evde twilight geceleri yapıldı... Bugün de tüm dünyayla aynı anda Türkiye'de film gişeye giriyor... akşam kızlarla biz de gidiyoruz... :) büyük ihtimalle filmdeki en büyükler biz olucaz, bir sürü teenage girl ile bir arada :)
bi not daha: bence kitap kesinlikle filmden daha güzel film onun yanında çok basit kalıyo...

25 Haziran 2010 Cuma

Aşk-ı Memnu Biter

İtiraf etmeliyim ki Aşk-ı Memnu beklediğimden daha güzeldi :) gerçekten dolu dolu ve heyecanlı... ayrıca çekim tekniklerini ve tüm ekibin oyunculuğu da süperdi... en ufak rolden başrole kadar etkileyici bir oyunculuk... bugün haberlerde Milli Maç gibi Milli Dizi diye yorum vardı :)
Ee artık Bihter öldüğüne, Behlül berduşa döndüğüne, Firdevs Hanıma felç geldiğine,  Adnan, Nihal, Deniz Hnm ve Bülent de kendilerini yeni ufuklara açtığına göre biz de kendi hayatımıza dönelim ve perşembeleri ne izleyeceğimizi düşünelim .. :)

24 Haziran 2010 Perşembe

Aşk-ı memnu final gecesi :)

Bu aksamki aşk-ı memnu finalini 4 gozle bekliyorum :) bihter intihar edecek mi artik acaba? Şöyle çok dolu dolu olur umarim :) nasıl olsa pek sürpriz yok ;)

23 Haziran 2010 Çarşamba

Güney Afrika




Dünya futbol şampiyonası ve Güney Afrika derken, Güney Afrika gezilerimiz geldi aklıma... şu sıralar insanlardaki imajı nasıl, şampiyonadan olumlu etkilendi mi bilmiyorum ama ben gittiğimde oldukça beğenmiştim.. bugün televizyonda "Güney Afrika'da yapılacak en iyi şey: Safari" gibi bir haber vardı ama ben en çok Cape Town'u beğendim...

Cape Town'a gideceklere gezilecek yer önerileri:
  • V&A Waterfront; ben burayı çok sevdim, oldukça turistik bir yer ama çok şirin aynı zamanda... Hollanda tarzında liman binaları, küçük hediyelik dükkanları, çok güzel bir alışveriş merkezi, nefis deniz ürünleri yiyebileceğiniz restoranları ve bir de tabiii süper manzarası, bir tarafta Masa Dağı (Table Mountain) diğer tarafta Atlas okyanusu:) öneri: limandaki basit fish&chip restoranında kesinlikle karışık bi fish&chips tabağı yiyin, hala canım çekiyor, fiyatlar da gayet uygun...



  • Bir başka sevdiğim yer de Camp's Bay ve ordan Lion's Head tepesi... Camp's Bay de V&A Waterfront'tan Atlas okyanusu kıyısınca Ümit Burnuna doğru giderken geçtiğiniz bir koy, ama upuzun kumsalı, yine şirin cafeleri ve manzarasıyla harika bir yer... ayrıca burası duyduğum kadarıyla daha çok Cape Town'luların uğrak yeri... hımm ayrıca burası yarım adanın batısında kaldığı için güneşin denizden batışını izleyebileceğiniz mükemmel bir yer.. yine burda akşam sahil boyunca uzanan cafe&barlarda oturmak çok zevkli...


  • Yolculuğunuza yine Ümit Burnuna doğru devam ederken,  Hout Bay 'den her yarım saatte bir kalkan botlara binip, deniz aslanlarını doğal yerlerinde görebilirsiniz..

  




  •  Eğer Ağustos veya Kasım ayı civarlarında oradaysanız balinaların geçisini de izlemek mümkün ayrıca köpek balıklarını izlemek için çelik kafeslerle suya da dalabilirsiniz, ama biz bu etkinliği kaçırdık o aylarda gitmemiştik maalesef.. 


  • vee Afrika kıtasının en güney batı (sanıldığı gibi en güneyi değil) ucu Ümit Burnu (Cape of Good Hope) na varıyoruz... buraya vardığımızda Ümit Burnundan daha çok Cape Point dikkatimi çekiyor... hem daha yüksek hem de yarım adanın en uç noktası orası, tepede bir de deniz feneri var..

  • Yarım adanın Atlas okyanusuna bakmayan tarafı da False Bay, yarım adanın ucundan şehir merkezine doğru bu sefer False Bay tarafından giderken Simon's Town u arıyoruz... çünkü orada Afrika Penguenleri var... (penguenler sadece antartika değil, tüm güney yarım kürenin değişik yerlerinde değişik türlerde bulunuyorlar) bunlar da sıcakta yaşayan, sokaklarda bizim kediler misali dolanan türlerinden... ama çok da evcil oldukları söylenemez, bizden kaçtılar tabi sevgilimin peşlerinden kovalaması korkuttu hayvancıkları :)  bizim gittiğimiz mevsimde sayıları çok fazla değildi 20 tane civarında gördük... dönemsel olarak daha da fazla oluyorlarmış...



  • bir de Cape Town'un çok güzel, çooook büyük bir botanik bahçesi var, Kirstenbosch, doğayı sevenlerin görmesi gereken türden... yemyeşil, ayrıca bir sürü bitki çeşidinin olduğu bir bahçe, (bahçe demek az kaçar orman diyelim en iyisi :) ) hımm ayrıca hemen girişteki restoranda da kocaman nefis bir hamburger yiyebilirsiniz :)



    • ve tabiki şehrin simgesi Masa dağına (Table Mountain) çıkmanızı öneririm, tepeden tüm şehri ve yarım adayı çok net görebilirsiniz.. ve bizim gidemediğimiz Robben Island, Nelson Mandela'nın hapiste kaldığı ada... burası da gidilmesi tavsiye edilen yerlerden...




    • ayrıca şarap severlere: Cape Town'un şarapları da dünyaca ünlü... Cape Town'a gidince de tüm bu bağları yerinde görmek, tadım yapmak ve şarap almak için bir kaç rota izleyebilirsiniz. Stellenbosch bunların en ünlülerinden... (daha fazlası burada ) biz ise şehre yakın olması nedeniyle Constantia tarafına gitmiştik... Hatta bir öneri daha: şarabınızı Constantia'dan alıp Ümit Burnunda içebilirsiniz :)


    • Son olarak hala zamanınız kaldıysa yine limana yakın Two Ocean's Aquarium var, burada bizim yolumuza alt kattan üst kata eğitmenleri eşliğinde giden penguenler çıkmışlardı, belki size de rast gelir..


    • Camp's Bay ve V&A Waterfront hariç tüm bu yerler gündüzleri gezmek için daha uygun... bir akşam da tiyatroya gidebilirsiniz mesela :)

    Güney Afrika'ya ilişkin yazacaklarım bitmedi, ama artık onlar başka yazılara :)
       (...bu yazıyı yazabilmeme en büyük katkıyı sağlayan sevgilime kocaman teşekkürler....)

    20 Haziran 2010 Pazar

    bu ilk merhaba


    ilk yazımı yazıyorum!!


    öğrendiklerimi, gördüklerimi, sevdiklerimi ve bazen beğenmediklerimi paylaşmak için...


    ve işte kelebeğin yolculuğu başlıyor...